7 Nisan 2012 Cumartesi

Yalnızlığa Veda

Yalnızlığa Veda
Tarih : 2012.04.07 19:38:30


Yeryüzünün hikâyeleri ve gözyaşları sonsuzdur. Her yeni doğan bebek gözyaşları eşliğinde ağlayarak sesini duyurmaya çalışırken, hikâyesine de başlamış olur. Birbirinden farklı bir sürü yaşam ile birbirinden farklı insanların ortak hikâyesi, doğumla birlikte yazılmaya başlar. Ağlayarak geldiğimiz bu dünyadan derin bir sessizlikle gideriz çoğu kez. Gözyaşları ile merhaba dediğimiz hayatta gülümseyebilmek hepimize ödüldür belki de…

Hepimiz biraz da oyuncuyuzdur aslında. Mimiklerin arkasında ne çok şey gizlenir. Misafir gelince ortaya çıkarılan porselen takımlar gibi; kahkahalarımız eşliğinde en neşeli, en alımlı, en parıltılı halimizi takınırız çoğu kez. Oysa hayatımız, atıp kurtulmak istediğimiz gündelik yemek takımları gibi çizik ve kullanılmaktan yıpranmıştır. Dudaklarımız bizden bağımsız gülme krizlerine ev sahipliği yaparken, acılarımız canımızı yakan kor parçaları gibi “gül gül ben sana sonra sorarım” dercesine birikir içimizde. Tek başımıza kaldığımızda biliriz ateşin nasıl da yakacağını... Yalnızlık kapıyı çaldığında şen kahkahalarımız nadide parçalar gibi ruhumuzun içlerine doğru yolculuğa başlar ve özenle sakladığımız hüzünlerimiz sahneye çıkar yavaştan. İnsanlardan utandığımız için paylaşmaktan çekindiğimiz sancılı hayatımızla birlikte anılarımızı yalnızlığımızda saklarız.

Gülmek mucizevî bir eylemdir. Kahkahalarımızda tasarruf da neyin nesidir o zaman? Ne zaman alışılmıştır bu duruma? “ Çok gülersen başına kötü şeyler gelir” cümlesiyle büyütülmek hepimiz için en kötüsüdür belki de kim bilir? Ya da “gülersen iyi gözle bakmazlar sana” cümlesi midir acılara yaklaştıran insanı? Üzüntüyle beslenen ruhun mutlu olması ne kadar mümkün olabilir ki? Gülen çoğu kez yüzümüzdür oysa ruhumuz derin yalnızlıklarında loş ışıklı bir köşe bulup susaaar da susar…

Yaşanmışlıklar yaşımızdan fazla olmaya başladığında tüm dengeler bozulur. Anı biriktirmekten korkar gün öldürmeye başlarız bir cani gibi. Herkesten çabuk vazgeçerken, herkesi çabucak unuturken, terk edemediğimiz ve bir türlü bağımızı koparamadığımız geçmişimiz, sırtımızda kambur olmaya devam eder. Cümlelere sığdıramadığımız yaşamımızı sandıklara da kilitleyemeyiz. Bazen bir kokuyla, bazen bir kitapla, bazen bir şarkıyla birden çıkıverir karşımıza. Acı hayatı yapay tatlandırıcılarla şekerlemeye çalışırken labirentte yolunu bulamayan fareler gibi her seferinde başa döneriz umutsuzca.

Oynadığımız roller bazen birkaç beden büyük gelir bize. Daha anne baba olmadan öyleymişiz gibi sorumluluklara gebe kalınca kendi hayatımızdan çalarken başkasının başrolünü oynamaya başlarız. Farklı insanların arasında kaybolmanın en iyi yolunun sessiz kalmak olduğunu da biliriz. Sığ insanların yanında onlar gibi davranarak aralarında fark edilmeden yaşama devam ederiz. Derin insanlarlayken ise gerçek kişiliğimiz seriliverir ortaya. Hayatımızda da ayna gibi dostlara ihtiyaç duyarız. Tam bu noktada tüm sıkıntılar dağılıverir. Oyun yormuştur artık ruhu. Kahkahanın yakın arkadaşı gözyaşı yerini alır güzel yüzlerde. Neysek oyuzdur. Genç yüzlerimizde yaşlanmış ruhumuza inat arınmışızdır tüm yalanlardan sahteliklerden. Gözyaşlarımız tam zamanında yetişmiştir imdada. Yıkamıştır tüm izleri. Düşük ısıda bembeyaz olmuştur hayat. Arınmak iyidir. Bir şey yolunda gidiyorsa bir terslik var gibi bize öğretilen hayata başkaldırma zamanı gelmiştir artık. Yüzleştiğimiz ve hayata dair ne varsa bizi biz yapan, gün yüzüne çıkmış ve içimizdeki küçük dünyanın aydınlanma çağı başlamıştır. Hayatı anlamlandırıp çözdüğümüz noktada da başka hikâyeler yazılmaya başlanır artık umuda dair…

Sevgiyle Kalın

6 Nisan 2012 Cuma

BENİM CÜMLELERİM

* Herseyden bihaber olmak, agzimi yayarak konusmak, kelimelerin anlamini bilmemek, her zaman hakli cikmamak isterdim... Ve el bebek gul bebek yasamak...
* Gosteris icin okuyan insanlarin, tipki hayatlari gibi cumleleri de derme catmadir. Yazarlarin cumleleri ile konusurlar, kendi kultursuzlukleriyle yasarlar..
* Cocuklukta ki kayiplar zor unutulur. Peki kaybolan cocukluksa?
* Yaş aldıkça ve statüleri değiştikçe saygısız olanların karşı taraftan sürekli saygı beklemeleri...
* Genc yuzler, yasli ruhlar, kahkahalarin ardina gizledigimiz yasamlar, mimiklerimizde ki cizgilerde unutmaya calistigimiz gecmisti gizlenen..