Evliyalar ve şehzadeler şehri Amasya,
Çocukluğumun güzel anılarını biriktirdiği bu şehirde büyük adımlarımla gezmeye başlıyorum. Her seferinde garip bir heyecanla her yeri görme isteğim oluyor. Arnavut kaldırımlı taşlarda çocukluğumun izlerini ararken, tanıdık yüz var mı diye bakıyorum. Herkes yabancılaşmışken şehir tüm tanışıklığıyla kucak açıyor bana. Amasya’nın var dağı bir olmazsa bir dağı cümlesi aklımdan geçerken dört bir yanı sarmış dağlara bakıyorum. Temiz havası uykumu getiriyor ama gün az tüm şehri gezme telaşım var.
Teyzemin cennet kokan bahçesinde, kahvaltıların olmazsa olmazı dalından koparılmış domates, salatalık ve Amasya çöreği eşliğinde çayımı yudumlarken Amasya kokusunu içime çekiyorum.
İlk önce Pirler Evliyasını ziyaret ediyoruz. Türbenin içinde garip bir huzur, kendine özgü koku ve çocukluğum var. Anneannem geliyor aklıma. Tombul kucağında huzur bulsam yine. Sarsa sarmalasa beni. Yalnız olmadığımı bilsem. Türbenin altında 1.sınıfı okuduğum Hürriyet İlkokulunu görünce 23 Nisan 1981 yılına gidiyorum. Sarı tüllü elbisem ve pırpır eden kalbimle yine çocuk oluyorum.
Teyzem çocukluğumun en güzel ve asla silinmeyen anlarının geçtiği eve götürüyor. Evin bahçesinde kendimden geçiyorum. İçeriye girmeden ben geçmişe döndüm bile. Göz yaşlarını kovmaya çalışırken; çocukluğumu, anneannemi, anneannemin kokusunu özlüyorum. Kaçmak istiyorum geçmişten. Bugünümün boşluğunu hatırlatıyor geçmiş…
Eskiden müzikle akıl hastaların iyileştirildiği Bimarhane’de soluklanıyor kalbim. Tasavvuf müziği var sanki her yerde. Heykellerin arasında sarı kuş merhaba diyor bize.
Yeşilırmak kenarında evlerin fotoğrafını çekiyorum. Bu şehre de yabancıyım. İnsanlar garip garip bakıyor yüzüme. Melce ile gezmek inanılmaz keyif. II.Beyazıt Külliyesine hayran kalıyorum. Melce ile caminin içinde tüm kuralları bırakarak kıkırdıyoruz.
Bu ufak şehir gözümde nasıl büyük anlatamam. Semaver çayının tadıyla dağ havasının mahmurluğunu peşime takarak dönüyorum Ankara’ya…
Amasya’ya gitmek isteyenler;
-Yeşilırmak Vadisi’nde Ferhat Dağı ve Amasya Kalesi eteklerinde kurulmuş açık hava müzesi olan bu kenti, kuşbakışı Çakallar Mevkii’nden izlemeden,
-Pirler Evliyasına uğramadan
-Çınar ağaçları altında semaver çayını yudumlarken; Yeşilırmak içerisinden yükselen Roma Dönemi sur duvarları üzerine dizelenmiş Amasya tarihi Yalıboyu Evleri’ni, arkasında yükselen kalker kayalara ayrılmış Kral Kaya Mezarları’nı ve tepesinde Amasya Kalesi’ni görmeden,
- Taş işçiliğinin nadide örneği portale sahip, İlhanlı Dönemi’nde hastane olarak kullanılan Bimarhane’yi (Darüşşifa) görmeden,
- Osmanlı Dönemi yapılardan birisi olan Sultan II. Bayezid Külliyesi’ni gezmeden,
- Amasya Müzesinin Mumyalar bölümünü ve Hitit Tanrı Heykelini (Teşup) görmeden,
- Hazeranlar Konağı'nı gezmeden,
- Şehzadeler Müzesini gezmeden,
- Saraydüzü Kışlası ve Milli Mücadele Müzesini gezmeden,
- 1914 Maket Amasya’yı gezmeden,
- Amasya Misket elmasını ve kirazını yemeden,
- Doğa Harikası Borabay Gölü’nü görmeden, dönmeyin lütfen.
Sevgilerimle;