Yeni
birini tanımanın ve kendini yeni birine tanıtmanın heyecanıyla başlamıştı her
şey. Dünyadan kopmuş, kendi dünyalarında yaşar olmuşlardı. Her yeni başlayan
aşk gibi, toz pembe hayatlarında sadece tanımak ve ortak zevklerini bulmak için
çaba sarf ediyorlardı. Birbirlerini tanırken kendilerini tanıyamaz olmuşlardı. Biz
olmaya , hayatta biz olarak var olmaya çalışırken, tanışmaya başladıkça yabancılaştıklarının
farkında değillerdi henüz. Her karşılaşmada arada oluşan duvara çarpmak ne büyük
hayal kırıklığıydı. Yabancılaşmayla başlayan, daha az vakit ayırmalar yeni bir
ayrılığın habercisiydi. Belki de aşkı toz pembe yaşamak yanlış olandı. Çünkü zaman
geçtikçe insan maskelerinden yorulup kendi kişiliğine bürünüyordu. Birbirini
görebilmek için çırpınan insanlardan geriye yoğunlaşan vakit ayıramayan
insanlar kalıyordu.
Aşkın
yeterli gelmediği tek şey, aynı pencereden bakamamak ve konuşacak bir şey
bulamamaktı. İnsan sustuğu zaman yok oluyordu diğerinin kalbinden.
Gülümsemelerinde
bile içten pazarlık başlamıştı, uzatmaları oynanan oyunun içinde iki yalnız
insan, kimin yenileceğini düşünerek susuyordu. Hatta birlikte oldukları zaman o
kadar yalnızlaşmışlardı ki; birbirlerine susmuş, iç sesleriyle konuşur
olmuşlardı.
Birini
sevmeye başladığı zaman, kaybetme korkusuyla mı kaybetmek için çabalıyordu
insan? Ya da birini sevmeye başladığı zaman, daha çok beklentiye girip daha çok
eleştirmeye başladığı zaman mı kaybediyordu insan? Ya da nasılsa artık beni
seviyor istediğim gibi davranırım benim artık, mantığı ile davranınca mı kaybediyordu insan?
Sevildiğini
anlayınca, hep seveni incitmek miydi oyunun kuralı? Daha az vakit ayırmak, daha
az nazik davranmak ve hak ettiğinden daha az mutlu etmek miydi? Vazgeçilmez
olduğuna inandığı zaman insan, kötü yüzünü
gösteriyor ve “Hayat içinde sen olduğu
için güzel” dediği insana hayatı çirkinleştirmeye başlıyordu. Oysa vazgeçilmez
olsak ölüm olmazdı. Bazen insan yaşayan, nefes alan, bedenden ibaret insanları
daha çabuk unutuyordu.
Heyecanla
başlayan her yeni aşk, tekrardan ibaret hareketlerle heyecansız hatta cansız
bedenlerde son buluyordu. Gözlerde anlamsız bakışlar, yüzde sahte gülümsemeyle,
hayal kırıklığıyla hayat kırıklığıyla yeniden başlıyordu arayış. Doğru insanı
doğru zaman da bulmaktı tüm arzusu insanın…
Sevgiler