Günlerdir Hürrem Sultan’ın Kül Kedisi misali, sihirli dünyayı terk etmesi ile ilgili yazılıp çizilip, konuşuluyor. Elleri belinde mahalle dedikoducusu tarzında program sunucuları “ aaa çok ayıp, tüh tüh, vah vah” şeklinde ki yorumları ile programları seyredilsin diye şekilden şekile giriyorlar. Hürrem Sultan’ın yaptığı işi yarım bırakması konu dışında kalmaya başladı bile. Şimdi şımarıklığı, önceden yaşadığı hayat şartları, zayıflığı, şişmanlığı konuşulurken, olayın ahlaki boyutunu tartışır oldular tüm ahlaksızca hareketler eşliğinde.
Modern dünya insanı köleliğine o kadar alıştı ki sisteme karşı çıkan, baskıdan boğulan insanları anlamakta güçlük çeker oldu. Hemen herkes “işi var şükretmiyor” cümlesini kurarken sistemin yanlışlığına kimse dokunmuyor bile.
Hürrem Sultan’ın insan olduğu unutuldu. Herkes kendi çalışma şartları ile karşılaştırmaya başladı. Siz şartları kabul ederek çalışıyorsunuz diye başkaları isyan etmeyecek mi sandınız? Haber verseydi, son bölümü oynasaydı gibi yorumlarla suçlayan ve yurtdışında bu sektörün sözleşmelerini örnek gösteren insanlara cevabım; bu ülkenin şartlarına göre çalışan insanları, yurt dışında olsaydı şöyle olurdu böyle olurdu diye korkutamazsınız. Haber verseydi eğer sömürüldüğünü hissettiğini kimse anlamayacaktı. Sessiz istifaların bir çoğunda patron bile farkına varmaz elemanının niye ayrıldığını. Çünkü bu çarkta mantık, iş yürüsün de kiminle yürürse yürüsün fark etmezdir. Kendi hayatlarında hatalar yumağı ile yaşayan programcıların Hürrem Sultan sayesinde günlerce çene çalmasından hiç hoşlanmadım. Televizyon sektörünün avamlığı her geçen gün bu tip programlarla gün yüzüne çıkar oldu.
Duygusal boşluklar, ışıklı hayat ne kadar renkli ve büyülü olursa olsun bazen kaçışı gerektirir. İnsanın psikolojisinin ne olduğunu anlamadan bu kadar sert eleştirilmesi haksızlıktır.
Bazı insanlar kimin mağdur olduğunu bir türlü anlayamıyor sanırım. Öpüşen çifte ahlaksız diyen hatta tekbir getirenler, sokak ortasında bıçaklanan kadın görseler sessiz sedasız izliyorlar. Hürrem kaçtı diye yaygara koparanlar, geçen sene dizi setlerinde yaşanan kötü koşulları protesto eden insanların yürüyüşlerinde sessiz kaldılar.
Aslında insanoğlu sade yaşamın tadına varmalı. Yoksa bu tüketim sendromu dört bir yanı sarmışken, yalnız, mutsuz, hayatın tadını unutan insanlarla dolacak tüm dünya…
Sevgiler…