Uzun zaman
oldu görüşmeyeli. Ve hatta mektup yazmayı da bıraktım sana. Posta adresini
unutmuş gibi yapıyorum. Zaten bu sıra hayatımda ki her şey “gibi ve keşke” den
ibaret. Eskiden sana mektup yazarken istek listesi cümlelerimden daha uzun
olurdu. Şimdi ise yaşadıklarım listeden daha uzun. Aklına ihtiyacım var. Zira ne insanları tanıyorum ne yaşadıklarımın sebebini anlayabiliyorum.
Hayatın
gidişatını değiştiremeyeceğimi anladığım günden beri, hayatın suyuna gidiyorum.
İnsanlarla aramda tuhaf bir duvar var. Sen yanımdayken herkesin iyi bir
tarafını görür ve o iyiye tutunurdum. Şimdi ise güvenimin yerle bir olduğu anlardayim. İnsanlarda sağ olsun güvenmemem için ellerinden geleni yapıyorlar. Dizinin
dibinde “O” bana yalan söyledi diye ağladığım gün geliyor aklıma. Yalan söylemesine
değil, Onun söylediği yalana inanmama üzülmüştüm en çok. Şimdi de çevremdeki
insanlar doğruları söylemiyor. Ya da saklıyorlar birçok şeyi. Ve ben insanların
yalanlarını dinliyorum doğrularını bilerek. Üstelik eskiden olduğu gibi
gözyaşlarına boğulmuyorum, yemeden içmeden kesilmiyorum. Sadece içimden “bu
kadar şeye ne gerek var ki diyorum." Acaba kendilerine dürüstler mi diye düşünüyorum.
Susuyorum tüm kelimelerimle, yandan inanmaz gülüşümle…
Sen
gittikten sonra biraz daha büyüdüm. Buralar değişti, ben değiştim, insanlar
değişti. Attığım kahkahalarda bilmişlik var. Yaşadıklarımın izi dolaşıyor
ruhumda. Şakalar yapmıyorum insanlara ve yapılan şakalara gülmüyorum. Hatta sinirleniyorum
çoğu zaman. Senin getirdiğin hediyelere sevindiğim gibi sevinemiyorum gelen
hediyelere. Olgunlaştın mı diye soracak olursan buna cevabım kesinlikle hayır. Saçlarımı
sarıya boyadım. Ruhum sarışın olsun diyeJ
Hem sen sarı saç seversin. Belki bir gün ziyaretine gelirim. Görürsün tüm
değişiklikleri. Akrabalık ilişkilerinde en az senin kadar başarısızım.
Yalnızlık konusunda en az senin kadar iyiyim. Sen gittikten sonra bir sürü
insandan vazgeçtim ve bir sürü insan vazgeçti benden. Biraz sana ihanetti bu
vazgeçişler. Bazen bizi izlediğini düşünüyorum. Sen üzülme sakın.
Yaşadıklarımın üstesinden geliyorum.
Aşk konusuna gelince; benim dönem ilginç, aşkı
anlatıp yaşayamayanlarız. Tüketimin dibine kadar vurduğumuz tek konu aşk bence.
Sevişmek için sevgi kelimelerinin havada uçuştuğu sonrasında yoğun yalnızlığın
yaşandığı günler. Sen bana biraz zaman geçsin daha ne yalanlar duyacaksın
demiştin. Sanırım doğrular, insanlar büyüdükçe azalıyor. Ben ya geçmişe ya
geleceğe ait olmak isterdim. Bu zamana ayak uydurmakta zorlanıyorumJ Sizin gibi sevmeyi
bilmiyor 70 sonrası kuşak. Aslında yaşamayı bile bilmez olduk çoğumuz. Teknoloji
ile birlikte kalabalık yalnızlıkların içine sürüklendik. Biri bizi gözetliyor
evinin içindeymiş gibiyiz. Duygular yenik düştü sanal aleme. Yazışmak, yaşamaktan
daha kolay geliyor hepimize. Üstelik bu yazışmalarda canımız sıkılırsa bir
tuşla çıkarıyoruz hayatımızdan insanları. Sonra aynı kelimeleri söyleyen başkaları
oluyor veya aynı kelimeleri başkasına söylerken buluyor insan kendini. Sanma ki
herkesten var farkım. Varlıktan ziyade hiçliğe yakışır ruhum.
Dostluk
konusuna gelince; yeni insanlarla tanışmak iyi fikir değilmiş. Eski dostlar
şarkısını niye sevdiğini şimdi anlıyorum. Zaten hep söylerdin “ben gittikten
sonra beni anlayacaksın” diye. İnsanın dost olabilmesi için cidden yıllara,
aynı ruha, birbirini tanımaya ihtiyacı varmış. Yeni arkadaşlıklarda sudan
çıkmış balık gibi hissediyorum. Ya yanlış anlaşılıyorum ya yanlış anlıyorum. Şu akıllı telefonlar var ya onlardan biri
bende de var. Tüm dünya ile iletişime geçiriyor insanı. Ama yine de bir kişinin
yokluğu tüm kalabalığı eziyormuş meğer. Bu akıllı telefonlar bir tek seni
aramamı sağlayamıyor. Bak yine sana mektup yazıyorum bu yüzden.
Sinsi insanlar
var çevremde. Keşke onlar hakkında konuşsaydık seninle. Zira nasıl
davranacağımı şaşırıyorum. Çirkefleşmek için yaşlıyım, kabullenmek için genç.
Şu iki anlama gelen cümlelerle yaklaşıyorlar. Ya da bakışlarına yerleşen
kurnazlıkla seni kuşatmaya çalışıyorlar. Herkesin dilinde ahlak ve namus var. Ama
nedense hep başkasında arıyorlar bu iki kavramı. İnsanların yer altı ve yer
üstü düşünceleri çok farklı. Sanırım insanlar yerin altında ve üstünde de
farklı hayatlar yaşıyor. Mesela ben insanı cinsiyetine, ırkına, dinine göre
ayırmamayı senden öğrenmiştim ya. Bu iyi değilmiş. En azından cinsiyet ayrımı
yapmak gerekiyormuş. İnsanları tanımak için sadece isimler yeter daha fazlasını
sorma diyordun. Artık insanlar isimlerini söylemiyor bile. Hatta daha ileri gideni
var. Ben adamım diyor adam olmadan. İşte bu durumlarda sarılmana ihtiyaç
duyuyorum. Sevmiyorum kelimelerin tükendiği ilişkileri, kalbe şüphenin
yerleştiği zamanları. Soğuyorum insanlıktan. Ve bu zamanlarda yanına gelmek
istiyorum. Hayatın büyüsü kaçtı uzun zamandır. Fark ettiğin gibi insanlar daha
sevgisiz yaşar oldular. Yazılanı yaşadığımız günlerde bize kalanlar defoluymuş.
Senin
yaşadığın yeri merak ediyorum. Bilinçaltımın oyun oynadığı anlar var. Rüyamda
görüyorum yaşadığın yeri. Ağaçlar arasında evin
sanki. Buradan yanına gelenler oldu. Karşılaştınız mı bilmiyorum. Senden
sonra hiç birini görmedim. Bu dünyada ki insanların çoğu, insanlara bile sahip olduklarını
düşünüyorlar. Mesela kimin kiminle görüşüp görüşmeyeceğine iki tarafa sormadan karar
veriyorlar. Gerçi hiç birinde senden iz bulamadığım için çok sorun değil. Aynı gökyüzüne
baktığımız zamanlarda da onlarla aranda benzerlik bulamazdım. Hayat öyle bir
şey ki yaşattıklarını yaşamadan ölmüyorsun. Ve herkesin kalbinde ki
sevgi/nefret ilişkisi farklı. Kiminle görüşeceğimi seçemiyorum belki ama kiminle
görüşmeyeceğimi seçiyorum. Bazen sevgiye yenik düştüğümde oluyor. O zaman da
sevebildiğim için şanslı olduğumu düşünüyorum. Bazılarının yüzsüz olduğunu
düşündüğüm gibi.
Aslında iyi
şeyler de oluyor. Hala şahsıma münhasır yaşıyorum. Herkes bana akıl veriyor ben
bildiğimi okuyorum. Sonra bol bol geziyorum. Her gittiğim yerde anları ve
anıları biriktiriyorum. Sürekli fotoğraf çekiyorum. Kaybolan fotoğrafların
yerine. Bayramlarım ve özel günlerim güzel geçiyor mesela. Hayatta her şey
karşılıklı. Tüm kötü günlerin karşılığında iyi günler var. Bazen sadece
şehirlere değil insanlara yolculuk yapıyorum. Her kalbin farklı bir
misafirperverliği var. Ben kalp gurmesi olmaya karar verdim aslındaJSevgiden şımartıldığım
zamanlarda var. Hayatıma tat katan insanlar var. Onlarla tanışmanı isterdim. İsteklere
gelince saat getir, toka getir demek isterdim ama bana oradan sadece sesini
yollasan yeter. İnsan en çok sesi özlüyormuş bil…